DEVAK - Faaliyet Raporu 2021

kültürel altyapılardan gelen öğrencilere yönelik eğitim sisteminde farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Özellikle ABD, Kanada gibi çok uluslu ülkelerde farklılaşan eğitim programları uygulanmaya başlamıştır. 2009 Yılında ABD’li araştırmacı Paul C. Gorski tarafından ortaya atılan görüşe göre çokkültürlü eğitimde ABD’de de bile muhafazakar, liberal ve eleştirel yaklaşımlar yer almakta ve ortak bir ses bulunmamaktadır. Muhafazakar çokkültürlü eğitim yaklaşımında, eğitimi kapitalizm merkezinde değerlendirerek ötekileştirici dil kullanarak toplumu homojen yapıda sınıflandırmaktadır. Liberal çokkültürlü eğitim yaklaşımında, farklılıklara saygı duyarak, hoşgörülü ve çoğulcu bir yaklaşım benimsemektedir. Eleştirel çokkültürlü eğitim yaklaşımında ise hegemonik uygulamalara direnen, eğitim, politika ve uygulamaları eleştiren bir tutum sergilenmektedir. 2010 yılında Gorski, çokkültürlü eğitim sistemini, çeşitliliklere saygı duyan, toplumun gereksinimlerine cevap veren, bireysel ve sosyal programlar geliştiren ve tüm kesimleri kuvvetlendiren bir okul anlayışının başarılı şekilde yönetilmesi olarak tanımlamıştır. Multiculturalism yani çokkültürlülük günümüzde sosyolojinin de önemli bir konusudur. Özellikle ABD, Kanada ve Batı Avrupa gibi çok uluslu toplumları barındıran ülkeleri yakından ilgilendiren bir konudur. Bu ülkeler hızlı büyüyen ekonomilerinde işgücü sağlamak için yoğun göç almaktadır. 1960’lı yıllarda Amerika’da ortaya çıkan insan hakları hareketleri ve bu konuda toplumda farkındalığın artması ile çokkültürlülük üzerine tartışmalar ortaya çıkmış ve Batı Avrupa ülkelerinde de hız kazanmıştır. Bu tarihten önce yabancıların yerli topluma uyum sağlamasıyla ilgili politikalar başarısız olduğu için yeni alternatif çözümler aranmıştır. ABD özellikle Avrupalı ve Asyalı göçmenlerle beraber ataları kıtaya köle olarak getirilen siyahi vatandaşları ile ilgili sancılı bir çokkültürlü süreç geçiriyordu. Grupların heterojenliği ve çeşitliliği çokkültürlülüğe karşılık geliyordu ve siyahi grupların sosyal, kültürel ve eğitim haklarının tanınması çok uzun yıllar almıştı. 20. Yüzyılın ortalarından itibaren ülkeler arası göç tüm dünyada hız kazandı ve böylece çokkültürlülük küresel bir olguya dönüştü. ABD, göçmenlerin ülkesi olarak yeni gelenlerin kültürlerini bir potada eritmeye çalışarak yeni bir kültür oluşturmaya çalışmıştır, ancak etnik unsurların artması ve siyahilerin işgücünün üçte ikisini oluşturmasıyla iş yerlerinde global, çokkültürlü bir anlayış geliştirme üzerine eğitimler düzenlemeye başlamış ve çokkültürlü eğitim üzerine de akademik tartışmalar ortaya çıkmıştır. Okullar ve üniversiteler çeşitliliğe uygun olarak eğitimde reformist yaklaşımlar geliştirmeye çalışmışlardır. 1987 yılında ABD’li eğitim reformcuları ve üniversite profesörlerinden Christine E. Sleeter ve Carl A. Grant çokkültürlü eğitimdeki reformist hareketleri göz önünde bulundurarak 5 yaklaşım olduğunu belirttiler. Bunlar; kültürel farklılıkların öğretimi, insan ilişkileri, grup çalışmaları, çokkültürlü eğitim ve çokkültürlü eğitimin sosyal dönüşümü. 21. Yüzyıl itibariyle çok uluslu ve çokkültürlü Avustralya, Kanada, ABD, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde çokkültürlü eğitim programları uygulanmaktadır. Bu programların uygulanmasıyla beraber farklı kültürlere ve çeşitliliklere tolerans önem kazanmıştır. ABD’li James A. Banks ABD’de çokkültürlü eğitim programının öncülerindendir ve eğitim programlarının tüm yönleriyle değişmesi gerektiğini savunmaktadır. Globalleşme ile DEVAK FAALİYET RAPORU 49

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=